19 Mayıs 2024, Pazar

Son dakika Karaman haberleri

Herkes O'nu Okuyor

Herkes O'nu Okuyor

 Bu vesileyle 20 binin üzerinde (7 den 77 ye) insan Efendimizin anlatıldığı kitaplar okudular.Yaş kategorisine göre farklı kitaplar okutuldu. Ayrıca cezaevindeki tutuklu vehükümlüler de bu kitabı okudu ve yarışmaya girecekler. 

"Ben inanan bir insanım,eksiklerim olsa da müslümanım.Efendimizi seviyorum.O'nun adının her gönle girmesinden memnun olurum. ' diyen bir insan böyle bir programa canı gönülden teşekkür eder. Ancak maalesef Türkiye geneli bir fitneye (iddia aşağıda) sebep olunuyor.

Bununla ilgili açıklama da aşağıda..

Maalesef fitneyi çıkaranlar çalışmalarına devam ediyorlar. Bilginiz olsun düşüncesi ile bu maili atıyorum. Açıklama okununca net bir şekilde yapılmak istenen ortaya çıkacak. 

 

İDDİA: Diyalogculardan Peygamber Efendimiz Aleyhisselam’a Korkunç İftira! Muştu yayınlarının neşrettiği,Yeni Şafak gazetesinin de promosyon olarak dağıttığı “Gönül Tahtımızın Eşsiz Sultanı EFENDİMİZ” isimli siyer kitabının müellifi Dr. Reşit Haylamaz“Cennet” başlığı altında sayfa 252’de bakın Peygamber Efendimize (sav)’e müteveccih nasıl çirkince iftiraya yelteniyor;
"…Ancak O’nun hedefi,öncelikle bütün insanları rahmet ve şefkatle kucaklayıp,ümmeti arasında da,kelime-i tevhidin ikinci yarısını söylemekten kaçınarak kendisini kabul etmese bile “La ilâhe illallah” diyen herkesi buraya getirmekti. Çünkü O,“Kim,Lâ ilâhe illallah derse,cennete girer.” buyuracaktı. Daha baştan O (sallallahu aleyhi ve sellem),bunun için yaratılmış ve onun için de,ilk yaratıldığı hâlde gelişi sona denk getirilmiş;peygamberlik güftesine kafiye koyacak Son Sultan olduğu için de,bedeniyle ruhunun buluşması risâlet açısından en sona bırakılmıştı." (Gönül tahtımızın eşsiz sultanı Efendimiz/ Sayfa 152)

CEVAP:Işık Yayınları tartışmalarla ilgili açıklama yayınladı



Işık Yayınları,Dr. Reşit Haylamaz'ın "Gönül Tahtımızın Eşsiz Sultanı:Efendimiz" isimli kitabı etrafında çıkarılan tartışmalarla ilgili bir açıklama yayınladı. Yayınevi tartışmaların esas maksadının "Gönüllüler Hareketini" baltalamak olduğunu söyledi.
Işık Yayınları tarafından yapılan açıklamanın tam metni şöyle:

"Son yıllarda,bizce hedef ve düşünceleri malum bazı kesimler,"Peygamber'in anlatıldığı kitapta Peygamber'e hakaret" başlığıyla kamuoyunu etkileme faaliyetlerinde bulunmakta;bu yolla da dünyanın dört bir yanında hoşgörü ve diyalog adına fedakârane koşturan gönüllüler hareketini baltalama hedefi gütmektedirler. Bu tür faaliyetler,esasen üzüm yemeden ziyade bağcıyı dövme maksadı taşıdığından bizce kıymet atfedilecek mahiyette de görülmemektedir.

Fakat son zamanlarda bu maksatlı faaliyetlerin organize bir hal almış olması,yayın evimizce bazı hususlara açıklık getirme mecburiyetini zorunlu kılmıştır.

Söz konusu yayınımızda bahsi geçen yer,Efendimiz'in (s.a.s) Mekke yıllarında,gördüğü her insana gitmesi ve "Ey insanlar! Gelin,'Lâ ilâhe illallah' deyin ve kurtulun!" şeklinde hitap etmesinin anlatıldığı yerdir.

O'nun(s.a.s) hiçbir beyanı abes değildir ve buradaki ifadelerinde O,(s.a.s) insanları sadece "Lâ ilâhe illallah"a çağırmaktadır. Diğer yandan,ehl-i Kitab'ı imana davet ederken Yüce Kitabımızın üslubu da aynı şekildedir ve onları,"Allah'ın birliğinde birleşmeye,O'na hiçbir şeyi ortak koşmamaya" davet etmektedir.
Ne Cennet'in kapısına ne de Cehennem'in kavşağına bekçi tayin edilmediğimize göre birilerine Cennet'in anahtarlarını dağıtma ya da birilerini Cehennem'e sokma gibi bir tavrımız ve bize bu konuda verilmiş bir hak ve vazifemiz de olamaz!

Ayrıca,başta Buhârî ve Müslim olmak üzere temel hadis kaynaklarımızda yer alan ifadelerinde"Lâ ilâhe illallah' diyen kimse Cennet'e girer!" buyuran da yine Allah Resûlü'nün kendisidir. Hatta Ebû Zerr'in rivayet ettiği hadis-i şeriflerinde,"Zina edip hırsızlık yapsa da!" ilavesi yer almaktadır (Buhârî,Libâs 24;Müslim,Îmân 154;Ahmed İbn-i Hanbel,Müsned 5/166). Resûlullah'ın bu ifadelerinin farklı beyanlarla da hadis kaynaklarında yer aldığı bir gerçektir. (Buhârî,İlim 33;Libâs 24;Müslim,Îmân 37,43,52,152,154;Ahmed İbn-i Hanbel,Müsned 1/65;2/169,170;3/131,157,374,443;5/166,229,236;Nesâî,Ezân 34;Taberânî,Mu'cemü'l-Kebîr 20/41,47;İbn-i Ebî Şeybe,Musannef 2/447). Bunların yanında Şefaat hadisinde "Kalbinde zerre miskal iman olan kişinin" Cehennem'den kurtulacağı ve neticede Cennet'e gireceği müjdesi de yine Allah Resûlü'ne aittir. Efendimiz (s.a.s) tarafından aynı müjde,"Cehennem ehlinden kurtuluşa ereceklerin anlatıldığı" başka yerlerde de farklı ifadelerle zikredilmektedir.

Bilindiği üzere dini tebliğ faaliyeti,23 yıl gibi bir zamana yayılmıştır. "Tedricilik" tabir ettiğimiz bir metotla Allah Resûlü (s.a.s) topluma hitap etmekte ve problemleri zamana yayarak çözmektedir. Âişe Validemiz'in de ifade ettiği gibi sonradan söylenmesi gereken meseleler ilk günlerde öne çıkarılmış olsaydı çoğu insan bunları o gün kabul etmez ve Mekke'deki dönüşüm yaşanmazdı!

Söz konusu hadislerin şerhi mahiyetindeki eserlerde de yer aldığı gibi kelime-i tevhidin her bir yanı,bir diğerini gerektirmektedir. Bunun anlamı açıktır;yani,"Lâ ilâhe illallah"demek,"Muhammedün Resûlullah"ı da kabul etmek anlamına gelmektedir. En azından birinci kısmı söyleyen bir insan,gelecekte ikinci yönünü de söyleyecek ve iman adına kendisinden beklenen adımı atacaktır. Önemli olan insanları küfrün karanlığından kurtarmaksa bugün söylenecek olanı yarına tehir etmek de bir maslahattır.

Bütün bunlarla birlikte,söz konusu kitabımızda,"Lâ ilâhe illallah" öne çıkarılıp,"Muhammedün Resûlullah" inkar edilmemiştir. Bilindiği üzere bir şeyi telaffuz etmemek başka,inkar etmek ise tamamen başka bir şeydir.

Mekkelilerin Hudeybiye'deki tutumları karşısında anlaşma metninden "Muhammedün Resûlullah" ibaresini çıkarılmasına Efendimiz'in (s.a.s) rıza göstermiş olması bu yorumu teyid etmektedir. Aradan 19 yıl geçmiş olmasına rağmen Allah Resûlü (s.a.s),"Resûlullah" ibaresini çıkarıyorsa,"ilk günlerde onu nazara vermeden 'Allah' inancında ittifak etmeyi düşünmesi" şeklindeki yorum gayet makûldür.

Bütün bunlar nazara alınarak eserde,insanları Cennet'e ehil hale getirebilmek için Allah Resûlü'nün,(s.a.s) "işin başlangıcında kendisini ön plana çıkartmadan sadece Allah'a davet etmeyi bir metot olarak benimsediği" şeklinde bir yorum yapılmıştır. Zira Resûlullah'ın (s.a.s) hedefinde,o gün karşı cephede olsalar da zamanı gelince muhataplarının tamamını kazanmak vardır ve neticede O (s.a.s) bu hedefine ulaşmıştır.

İşin doğrusu,Efendimiz'in (s.a.s) kalp ve gönüllerde bütün hakikatiyle makes bulmasını hedefleyen bir kitapta,"Efendimiz'i (s.a.s) kabul etmeyen bir beyan var!" şeklinde bir yorumda bulunmak,yanlış anlamaktan ziyade bir su-i niyetin varlığını düşündürmektedir. Söz konusu kampanya,kitabın bir gazete tarafından hediye edildiği tarihlerde başlamıştır ve bir kesim tarafından zaman zaman tekrarlanmaktadır. Oysa ilgili yayınımızın,söz konusu sayfasında kullanılan ifadeler,yapıcı ve meseleyi vuzûha kavuşturma adına farklı şekillerde gündeme getirilebilirdi;üzülerek ifade etmek gerekir ki;bunu gündeme getirenlerin hedefi meselenin anlaşılması olmadığı için bugüne kadar açıklama yapmak ihtiyacı hissedilmedi. Zira ifade edildiği gibi,Mekke yıllarının anlatıldığı bu metinden böyle bir yorumun nasıl çıkarıldığı,mantık kaidelerince izah edilebilir mahiyette değildir. Diğer yandan,Efendimiz'in,(s.a.s) üstte arz ettiğimiz,aynı paraleldeki hadisi şeriflerinin,konuyu gündeme taşıyanlarca nasıl izah edileceği de merak konusudur.

Konuyu aleyhte kampanya olarak işleyenlere değil de kamuoyuna özellikle ifade etmek isteriz ki;eserde nazara verilen husus,Efendimiz'i (s.a.s) kabul eden veya etmeyenin Cennet veya Cehennem'e gidip gitmeyeceği değil,Allah Resûlü'nün (s.a.s) bunu "tebliğde bir metod"olarak kullanmış olmasıdır. Efendimiz (s.a.s),sadece Hudeybiye ve sonrasında değil,irşad ve tebliğ vazifesiyle serfiraz kılındığı günden hayatının sonuna kadar hep aynı metodu kullanmış ve muhataplarının bütününü O'na kazandıran da bu metodu olmuştur. Bu konuyu aydınlatma sadedinde yüzlerce örnek vermek mümkündür.

O gün,kalpleri telif adına ihsanda bulunurken,Resûlullah'a (s.a.s) itiraz eden ve O'na (s.a.s) en olumsuz söz ve davranışları reva görenler olmuşsa bugün de benzeri duruşu sergileyenlerin bulunması bir bakıma tabiîdir!

Günümüz Müslümanları olarak;ne Cennet'in kapısına ne de Cehennem'in kavşağına bekçi tayin edilmediğimize göre birilerine Cennet'in anahtarlarını dağıtma ya da birilerini Cehennem'e sokma gibi bir tavrımız ve bize bu konuda verilmiş bir hak ve vazifemiz de olamaz! Bize düşen,âyet ve hadis olarak nassın olduğu yerde sükûttan ibarettir!

Bu zamana kadar pek çok okurun evine ve kalbine girmiş,gönüllerde Allah (c.c) sevgisi,Resûlullah (s.a.s) aşkı uyanmasına vesile olmuş söz konusu eserimizin bu şekilde gündeme gelmesinden duyduğumuz rahatsızlığı bir kere daha ifade ediyor;konuya dair geniş malumatı www.isikyayinlari.comtavzih bulabileceğinizi ifade etmek istiyoruz. Saygıyla duyururuz..." 

yukarı çık